48/110 FETİH SÛRESİ
(Sûre adını, 1nci,18nci, 27nci âyetlerinde geçen fetih kelimesinden almaktadır. Medine döneminde nazil olmuştur. Mushaf’da 48nci ve inişte 110ncu sıradadır ve 29 âyettir.)
E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.Şüphesiz ki Biz sana apaçık bir fetih/zafer verdik. (Bak. 48.1,18,27*110.1)
2.Ki Allah senin geçmiş ve gelecek günâhlarını bağışlasın ve sana nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru yola iletsin.
(Bak. 40.55*47.19*48.2*110.3)
3.Ve Allah sana çok güçlü bir şekilde yardım edecektir.
4.İmanlarının artması için mü’minlerin kalplerine sükûnet veren O’dur. Ve göklerin ve yerin orduları O’nundur. Ve Allah Alîm’dir/bilendir, Hakîm’dir/ hikmet sahibidir. (Bak. 8.2*9.26,40,124*18.13*19.76*22.54*33.9,22* 37.171-173*48.7,18*47.17*48.4,7,18)
5.Bu; mü’min erkeklerin ve mü’min kadınların günâhlarını örtmek ve onları ebedî olarak kalacakları içlerinde ırmaklar akan cennetlere koymak içindir. İşte bu Allah katında en büyük kurtuluştur. (Bak.47.2*48.5)
6.Ve Allah hakkında kötü zanda bulunan; münâfık erkeklere ve münâfık kadınlara ve müşrik erkeklere ve müşrik kadınlara azâp etmek için bunu yapmıştır. Kötü zanları onların başlarına dolansın. Ve Allah onlara gâzap etmiş ve onları lanetlemiş/dışlamış ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ve orası varılacak ne kötü bir yerdir. (Bak. 3.154*7.133*22.15*41.23*48.6,12*72.7)
7.Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır, Allah Azîz’dir/güçlüdür, Hâkim’dir/hikmet sahibidir.
8.Şüphesiz ki Biz seni bir şahit ve müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Bak. 2.119,143*4.41,165-166*6.48*9.64-66*10.37*17.105* 18.56*25.56*26.192*33.45-46*34.28*47.3*48.8)
9.Allah’a ve Rasûlüne iman etmeniz ve O’nu desteklemeniz ve O’na saygı gösterirmeniz ve sabah akşam O’nu tesbih etmeniz/yüceltmeniz için. (Bak. 3.52*33.56*42.52-53*47.7*48.9*61.14)
10.Şüphesiz ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim Allah’a verdiği sözden dönerse, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Ve kim de Allah’a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
(Bak 4.80*17.34*22.38*33.23*47.7*48.10)
11.Araplardan geride kalmış olanlar sana derler ki: Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu, bizim için bağışlanma dile! Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah size bir zarar dilese veya size bir fayda istese kim mani olabilir? Allah yaptıklarınızdan haberdardır! (Bak. 3.167*6.17*48.11)
12.Doğrusu Rasûlün ve mü’minlerin asla ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Ve bu gönüllerinize güzel göründü. Ve kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz! (Bak. 48.6,12)
13.Ve kim Allah’a ve Rasûlüne iman etmezse şüphesiz ki, kâfirlere çılgın bir ateş hazırladık!
14.Ve göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. O; dileyeni/hak edeni bağışlar, dileyene/hak edene azâp eder. Ve Allah Gafûr’dur/ bağışlayandır ve Rahıym’dir/merhametlidir. (Bak. 2.284*48.14)
15.Ganimetleri almak için gittiğinizde geride kalanlar diyecekler ki: Bırakın da sizinle gelelim. Allah’ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: Siz bizimle gelmeyeceksiniz, Allah daha önce böyle buyurdu! Diyecekler ki: Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz! Bilakis onların anlayışı kıttır. (Bak. 4.73,141*9.83*48.15)
16.Geride bırakılan Arap kabilelerine de ki: Güçlü çetin bir kavimle savaşa çağrılacaksınız. Ya onlarla savaşırsınız ya da onlar teslim olurlar. Eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir mükâfat verecektir. Ve eğer önceden döndüğünüz gibi dönerseniz size elîm bir âzap verecektir!
17.Köre vebal yoktur ve topala vebal yoktur ve hastaya vebal yoktur. Ve kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse, onu içinden ırmaklar akan cennetlere sokar ve kim de yüz çevirirse onu elîm bir azâba uğratır. (Bak. 2.286*4.13.95*6.152*9.91-93*23.62*48.17*65.7)
18.Andolsun ki Allah, o ağacın altında sana biat eden (Rıdvan biatı) mü’minlerden razı olmuştur. Onların kalplerinde olanı bilmiş, onlara sekinet/iç huzuru indirmiş ve onları yakın bir fetihle/zaferle mükâfatlandırmıştır. (Bak. 9.26,40*48.1,18,27*110.1)
19.Ve elde edecekleri birçok ganimet de var. Ve Allah Azîz’dir/güçlüdür, Hâkim’dir/hikmet sahibidir. (Bak. 8.1*48.19)
20.Ve Allah size elde edeceğiniz birçok ganimet daha vaad etmiştir. Şimdi insanların elini sizin üzerinizden çekti ki hem mü’minler için bir delil olsun, hem de sizi doğru yola iletsin.
21.Ve sizin anlayamadığınız, Allah’ın bilgisi dahilinde olanlar da var. Allah her şeye Kâdir’dir/gücü yeter.
22.Ve eğer kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı. Sonra veli/yardımcı ve dost bulamazlardı. (Bak.48.22*59.11-12)
23.Allah’ın öteden beri süregelen sünneti/yasası böyledir ve sen Allah’ın sünnetinde/yasasında) bir değişme bulamazsın. (Bak. 3.139-140*7.128*35.43*48.23)
24.Ve O, Mekke’de onlara karşı sizi muzaffer ettikten sonra; onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Ve Allah yaptıklarınızı görmektedir.
25.Onlar kâfirlerdir. Ve sizin Mescid-i Haram’a girmenize ve bekletilen kurbanlıkların yerlerine ulaşmasına engelleyenlerdir. Ve eğer onların arasındaki henüz tanımadığınız mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara zarar vermeniz ve bu yüzden vebâle girme ihtimaliniz olmasaydı iş başka olurdu. Allah, dileyeni/hak edeni rahmetine sokmak için böyle yaptı. Eğer onlar birbirlerinden ayrılmış olsaydı, onlardan kâfir olanları elim bir azâba çarptırırdık. (Bak.2.196*8.34*22.25*48.25)
26.O zaman kâfirler, kalplerine taassubu, o cahiliye taassubunu yerleştirmişti. Allah, Rasûlüne ve mü’minlere sekineti/güven duygusu indirmiş ve onları takvâlı kılmıştı ve onlar buna lâyık ve ehil idiler. Ve Allah Alîm’dir/bilendir.
27.Andolsun ki Allah, Rasûlünün rüyasını hakk/gerçek çıkardı. Allah dilerse, başlarınızı traş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediklerinizi biliyordu ve size yakın bir fetih/zafer nasip etti. (Bak. 48.1,18,27*110.1)
28.O, Rasûlünü hidâyet ve hakk/gerçek din ile gönderdi ki dini bütünüyle ortaya çıkarsın. Ve şahit olarak Allah yeter!
29.Muhammed Allah’ın Rasûlüdür. Onunla beraber olanlar kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidir. Allah’ın lütuf ve rızasını kazanmak için onların rükûya vardıklarını ve secde ettiklerini görürsün. Onların işaretleri yüzlerindeki secde izleridir. Tevrat’taki işaretleri de budur. İncil’deki nitelikleri bir ekine benzer: Filiz vermiş, güçlenmiş, kalınlaşmış, sapının üzerinde dik durmuştur. Bu ekin çiftçileri memnun eder, kâfirler onunla öfkelenirler. Allah onlardan iman eden ve sâlih amel işleyenlere bağışlanma ve büyük bir mükâfaat vaad etmiştir.
(Gözden Geçirme-Ekim 2024)